3 saat 5 dakika süren bu ilk uçuş, 14 şubat 1924 tarihinde yapıldı. Yeşilköy’den kalkan tayyare, bin 450 metre yükseklikte saatte 150 kilometre hızla uçtuktan sonrasında ünlü yolcularını ankara yenimahalle’deki meydana indirdi.
Türkiye, ulusal mücadele’den galip fakat zenginliklerini kaybederek çıkmıştı. Halka umut aşılayacak güzel haberlere ihtiyaç vardı. En güzelleri havacılık alanından gelmeye başladı; çeşitli kurumlar devamlı yardım kampanyalarıyla tayyare satın alıp devlete bağışlarken kimi girişimciler de tayyare imal etme gayretine giriştiler.
O sıralar posta nakliyecilığı için fransız ve alman şirketleriyle görüşülüyor, çeşitli anlaşmalara varılıyordu. Derken türkiye, istanbul-ankara arasında uçak seferinin başlayacağı haberiyle heyecanlandı: alman havayolu şirketine ait junkers f13 tipi uçak, 10 şubat 1924’de istanbul’dan yola çıkacaktı. Günler öncesinden haberler yapıldı ve nihayetinde beklenen gün geldi. 10 şubat’ta uçak ankara’ya gitmek üzere havalandı fakat motorundaki arıza sebebiyle yeşilköy’e geri dönmek mecburiyetinde kaldı. Uçak sonraki üç gün boyunca da yola çıkamayacaktı.
Tayyareyi beklerken
10 şubat günü ankara’da mektepler de tatil edilmiş; şehre ilk defa gelecek olan tayyareyi görmek için öğrenciler, öğretmenleriyle beraber meydana doluşmuştu. Fakat dönemin iletişim imkânları yetersiz olduğundan istanbul’daki erteleme olayı büyük bir karşılama hazırlayan ankara’ya zamanında ulaşmadı. 11 şubat 1924 tarihli gazeteler şöyle dediler: “istanbul’dan gelecek yolcu tayyaresini istikbal etmek (karşılamak) üzere ankara’da büyük hazırlıklar yapılmış, tayyarenin ineceği istasyon yöreındaki meydanda yüzlerce insan toplanmıştı. Ahali saatlerce hararetli bir intizar (bekleme) devresi geçirmiş, nihayet tayyarenin gelmeyeceği anlaşılınca hepimiz üzgün dönmüştür.”
Tecil sebebi, saf benzin olmaması
11 şubat günü uson zamanların motoru gerekli bakımdan geçirilerek uçuşa hazır hâle getirildi. Sadece pilot, ankara’ya davranmak yerine test uçuşları yapmayı uygun gördü. 13 şubat günü istanbul semalarında yapılan kontrol uçuşlarına gazeteciler de alınmıştı. “yolcu tayyaresi iki kez uçtu” diye manşet atan vatan gazetesi, bir saat devam eden ilk uçuşun çok başarılı geçtiğini bildiriyordu. Gazete, ironik bir üslupla şöyle yazdı: “pır pır etti, uçamadı derken, istanbul ile ankara içinde uçacak olan uçak dün en ümit edilmedik bir saatte ansızın uçuverdi. Tayyarenin ankara’ya saat 12’de uçacağı ilan edilmişti. Binaenaleyh deneyim de dün tam saat 12’de yapıldı…”
Aynı ironik dil, uson zamanların arıza nedeni anlatılırken de kullanılıyordu: “istanbul-ankara yolunu kat edecek olan tayyarenin “mide”si pek nazik olacaktır ki saf-pek saf benzin olmadıkça aldığı gıdayı hazmedemez ve harekete geçemez. Hatta evvelce verilen ve pek o denli saf olmadığı makinist tarafından söylenen benzin, tayyarenin midesini ve bağırsaklarını bozmuş. Evvelki gün makinist lazım gelen tedaviyi yapmış ve pek saf benzin de tedarik ettikten sonra pır pır ederek uçmuştur.”
150 kilometre hızla 14 şubat 1924 tarihinde istanbul yeşilköy’den ankara’ya doğru hareket edecek olan ilk uçak, nihayet havalandı.
Içeride pilot ve yardımcı pilotun haricinde üç yolcu daha vardı; dönemin ünlü gazetecisi velid ebüzziya, matbuat cemiyeti başkanı şerefeddin ve ünlü çizer ratip tahir. Uçak, yeşilköy’den kalkışa geçtikten yarım dakika sonra havalandı, 7 dakika sonrasında ise kadıköy’e geldi. Kızıltoprak ve adalar üzerinden izmit’e doğru uçarken, örneksiz istanbul manzarasını izleme imkânı kabul eden yolcular koltuk kemerini çözdüler; manzarayı kaçırmamak için pencereye üşüşüp adadan kalkan vapuru, altlarından geçen treni hayretle izlediler.
Geyve’de tipi
Hafif diye niteleseler de ilk ciddi sallantıyı soğanlı dağları üzerinde hissettiler. Efsunk karlı dağların seyri, pilotun “yağmur geliyor.” uyarııyla kesilmişti. şerefeddin bey, yağmur bulutlarını geçtikten hemen sonra görmüş oldukleri gökkuşağı ile alakalı şöyle soruyordu: “gökkuşağının altından geçenler cinsiyet değiştirirlermiş, bayanlar adam, erkekler kadın olurmuş; üstünden geçenler acaba ne olur?”
Iznik ve sapanca göllerinin bir havuz şeklinde göründüğü bu seyahat sırasında, geyve üzerinde sallantılar çoğaldı ve tayyare, tipiye yakalandı. Sallantı 3 dakika sürdü. Ara sıra udönemin motoru yavaşlıyor, bu da yolcuların heyecanlanmasına yol açıyordu. Halbuki hemen derhal yalıtımın olmadığı o dönemde, pilot yardımcısı sesini duyurmak için motoru yavaşlatarak gürültüyü azaltıyordu.
Udönemin rotası gereği keskin dönüşler yapıldığında ise yolcuları yeniden bir korku kapılıyordu. Tayyarenin keskin dönüşlerinde oluşan yana yatışları ise yer değiştirerek düzeltmeye çalışıyorlardı. Ilk kere uyüzyıla binen şerefeddin bey, kamara diye adlandırdığı oturdukları bölümü ve yolculuğu şöyle anlatıyordu:
“kamaranın koltukları çok rahattır. Yer değiştirilebilir. Otomobil gibidir. Baş dönmesi, mide bulanması yoktur. Sallantılar, fırtınalı gemi tesirlerine benzemiyor.”
Ankara seyahati tam 3 saat 5 dakika sürdü. Nispeten kötü hava şartları altında yoluna devam eden uçak, yaklaşık bin 450 metre yükseklikte, 150 kilometre hızla uçarak yenimahalle’ye indi . Istanbul’dan ankara’ya gelen ilk tayyare olma unvanını taşıyan uçak, 14 şubat 1924 perşembe günü 14:35’te şehre ulaşmıştı. Bugün gazi üniversitesi’nin bulunmuş olduğu yenimahalle’deki düz alana iniş oluşturan uçağı; içişleri bakanlığı müsteşarı münir bey, posta ve telgraf genel müdürü fahri bey, matbuat ve danışma genel müdürü ercüment ekrem bey, ankara gazetecileri ile hanım adam efsunk bir kalabalık karşılamıştı.
Posta uçağı, giderken taşıdığı pilot ve üç gazeteciyle beraber cumartesi günü istanbul’a dönüş için havalandı. şehir üzerinde kısa bir tur oluşturan tayyare, yollara dökülen halkı da selamladı. Ankara’dan istanbul’a geliş, hava şartlarının düzgüsel olması sebebiyle daha rahat ve kısa sürdü. Uçak, 900 metrede başladığı uçuşunu iki bin 550 metre yüksekliğe kadar çıkarmıştı.
0 yorum:
Yorum Gönder