Çocuklara Göre Masalsı Bir Yer
Çocuklara Göre Masalsı Bir Yer
Dünyanın her köşesinden ziyaretçiler, bu büyülü ortamı bizzat deneyimlemek için Kapadokya’ya geliyor. Ya çocuklar? Aslında Kapadokya tam da çocuklara göre masalsı bir yer. Üstelik efsaneleri ve burayı uzaylıların yaptığına dair rivayetleriyle tam bir heyecan bölgesi
Baştan peşin peşin söyleyeyim: Kapadokya'ya gidip balona binemeyenlerdenim ben. Ailecek gittiğimiz Kapadokya tatilinde balon en kararsız kaldığımız konu oldu. Ben korktum, oğlum korkar diye endişe ettim, eşim zaten aylar öncesinde planlanan Kapadokya seyahatinde balona binme ihtimali en az olanımızdı.... Sonuçta balon bir hayal olarak kaldı... Oysa Kapadokya'da tatil denince, üstelik bu tatil çocukla yapılınca balona binmek şart gibi hissediyor insan. Çocukların masalsı, rengarenk balonlarda hayal dünyasına yolculuk edeceği, çok eğleneceğini sanıyor insan. Hatta benim gibi Kapadokya cahiliyseniz, bu güzelim turizm lokasyonunu balondan ibaret sanıyorsunuz. Haksız da sayılmayız, hangi Kapadokya deneyimini anlatan yazı gördünüz balon fotosuyla süslenmeyen? Ben görmedim. Sonuçta bu yazı için de balon fotoğrafı kullanacağız elbette. Ama bu sizi yanıltmasın. Kapadokya balonsuz da harika. Hatta harikalar diyarı...
HARİKA OTELLER BÖLGESİ
Başa sarıp yazmaya başlıyorum. Çocuklu aileler okul tatilini fırsat bilir malum. Biz de üç günlük bir fırsatı avantaja çevirelim istedik. Son üç yıldır ihmal ettiğimiz Türkiye topraklarına kesin dönüş yaptık. Dönüşümüz Kapadokya ile muhteşem oldu. Harika otelleri olan, insanı zamanın ötesine taşıyan seçenekler sunan bir yer Kapadokya. Biz Ürgüp'teki Yunak Evleri'ni tercih ettik konaklamak için. Otelden adım attığımız anda, bu tatilin unutulmaz olacağı kesindi. Yunak Köyü içinde yer alıyor Yunak Evleri. 2014'te Daily Mail gazetesi tarafından Dünyanın En Özgün Oteli seçilmiş.
UZAY FİLMİ NDEYMİŞ GİBİ
5. ve 6. yüzyıllardan günümüze kadar varolmuş altı kaya ev ve bu evlerin barındırdığı 40 özel kaya odadan oluşuyor. 19. yüzyılda inşa edilmiş eski bir Rum Konağı'yla taçlandırılmış. Yunak, aynı zamanda içinde yer aldığı mahallenin de adı. Yunak kelimesinin kökeni, eskiden evlerinde su bulunmayan kadınların çamaşırlarını yıkamak ve temizliklerini yapmak için mahalle meydanlarındaki çeşmelerde toplandıkları zamanlara uzanıyor. Kısacası bu çeşmeler yani yunaklar, o dönemde günlük sosyal hayatın önemli bir parçasıymış. Yunak Evleri'nde sıradışı kaya odalar ve zevkli dekorasyon ilk girdiğimiz andan itibaren bizi etkiledi. Ama tüm bunların ötesinde bu otel, çocuk dostu olduğu için benden bir yıldız daha kazandı. Çünkü Kapadokya sanki sadece düşünceli gezginlerin uğrak yeriymiş gibi çocuk almayan otellere övgüler düzülmesi beni fena halde kızdırıyordu. Oysa Kapadokya çocukların da görmesi ve her köşesini deneyimlemesi gereken bir yer. Düşünsenize çocuğunuza izlediği uzay filmlerindeki bir platoyu canlı canlı sunuyorsunuz...
MUTLAKA GİDİN, GÖRÜN!
Bugünlerde Kapadokya Zelve Vadisi akşamları da çok hareketli. Fikirbazzenger'ın yönetiminde altı ayda hazırlanan mapping projesi göreni sarsıyor. Hele çocuklar için bulunmaz fırsat. Mesele şu: Dünyanın oluşumundan itibaren geçen süreçler, Zelve'deki kayaların üzerine video gösterisi olacak şekilde yansıtılmış, Üç boyutlu bu şölen, ışık ve ses efektleriyle harika hale getirilmiş. Geceleri kapalı olan Zelve Vadisi, gösteriyi izlemek isteyen için hazırlanıyor ve kırmızı halıdan geçerek minderlere yerleşiyorsunuz ve şölen başlıyor. İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanan Kapadokya bölgesinde Hititler'in yaşadığı topraklar, daha sonraki dönemlerde Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri oldu. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirdi. İşte bütün bu gelişmeler özel sistemle geliştirilen tasarımla izleyicilere sunuluyor.
ZELVE VADİSİ'NDE ZIPLAMAK ŞAHANE
Zelve Vadisi, insanı girdiği anda başka bir dünyaya çekiyor. Mağaralar arasında yaşamın izlerini sürerken, sarı beyaz kumla yoğrulmuş oyuklar arasında fotoğraf çektirmeye doyamadık. Çocuklar içinse tam bir doğal oyun parkı. O yükseltiden bir ötekine zıplamak, oyuklar arasında kaybolmak, eski yaşamları küçük zihinlerinde canlandırmaya çalışmaktan yoruldular. Üç vadiden oluşan Zelve Ören Yeri, peribacalarının en yoğun olduğu yer. Vadideki peribacaları sivri uçlu ve geniş gövdeli. Zelve, özellikle 9. ve 13. yüzyılda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biriymiş. Rahiplere ilk dini seminerler bu yörede verilmiş. Tam bu noktada bir dipnot eklemem gerekiyor. Çocukla tatile çıktığınız zaman, eğer bu bir kültür gezisiyse onlara ziyaret ettiğiniz yere dair hikayeler anlatmanız gerekir. Çocuklar hayallerinde canlandırdıkları şeyleri asla unutmazlar. Bu nedenle Kapadokya seyahati boyunca, arabaya binip lokasyon değiştirdiğimiz her fırsatta, oğluma Kapadokya'ya dair efsaneler anlattım. Peri bacalarına dair bir tanesini sizinle de paylaşmak isterim: "Zamanın birinde dünyada başları yüksek dağlara denk olan korkunç devler yaşarmış. İnsanlar bu devlerden çok korkar ve onları kızdırmamaya dikkat edermiş. Bazen bu devler insanlara kızarmış ve kızdıkları zaman da oturdukları dağların tepesinden insanların üzerine korkunç gürültülerle ateş dalgalarını gönderirlermiş. Günlerden bir gün periler ülkesinin padişahının yolu bu insanların ülkesi olan Kapadokya'ya düşmüş. Peri padişahı insanlar için çok üzülmüş ve onlara yardım etmeye karar vermiş. Tüm perileri çağırmış. Perilere; 'Eğer biz zalim devlerin yaşadığı dağların ateşini söndürebilirsek devler de yerin altına kaçar ve insanları bir daha rahatsız etmezler' demiş, Binlerce peri ellerinde kar ve buz tanelerini fokurdayan ateşe atmaya başlamışlar. Hiç durmadan günlerce ateşi kara ve buza boğup söndürmeyi başarmışlar. Sonunda devler korkup yerin derinliklerine kaçıp saklanmak zorunda kalmış. O günden sonra insanlar ve periler arasında çok sıkı bir dostluk oluşmuş. Bu dostluk uzun yıllar devam etmiş. İnsanlar kayalara oydukları mağaralarda yaşarken periler de sivri kayalıların üzerlerindeki küçük odacıklarda yaşamışlar." Böyle masal anlata anlata gezdiğimiz yerlerden biri de Göreme Açıkhava Müzesi'ydi... M.S. IV. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatına ev sahipliği eden bir kaya yerleşim yeri olan Göreme Açık Hava Müzesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor.
EL YAPIMI ÇÖMLEĞE DOYAMADIK
Biraz farklı bir atmosfere yol almak istiyorsanız istikamet Avanos. Çömlek yapmaya ne dersiniz? Çocuklar çömlek yapacaklarının hayalini kurdular ama onlara uygun bir aktivite değilmiş. Tehlikeli olduğu için izlemekle yetindiler. Bu bile onların ilgisini çekti. Sonrasında çamurla oynamak da cabası. Biz yetişkinler el yapımı ürünler arasında kendimizi kaybettik. Avanos'ta tavsiye üzerine çömlek yapımı ve ürünleri satın almak için Şaban'ın yerine gittik. Kime sorsanız gösterir. Kızılırmak'ın ikiye böldüğü Avanos bana nedense Eskişehir'i hatırlattı. Keşke daha çok vakit ayırsak da keyfine varsak dediğim yerler arasında yerine aldı. Öğle vakti yaklaştığı için karınlar da acıkmıştı. Ben nehir kenarında olduğu için Sur Balık'ta yemek için ısrar ettim. İyi ki etmişim. Şahane bir lagos yedik. Hatta testi kebabıyla ünlü Kapadokya'daki en güzel yemekti diyebilirim. Kısa molanın ardından Kapadokya'yı keşfetmeye kaldığımız yerden devam ettik. Sıra da Uçhisar Kalesi vardı. Kale benim gibi yükseklik korkusu olanlar için fazla dik. Ama çıkıp Kapadokya'yı şöyle tepeden izlemek isteyenler için harika. Bizimkiler kaleye tırmanmaya uğraşırken, ben civardaki küçük sokaklar arasında kaybolmayı tercih ettim. Size de bunu öneririm. Bir de kaleye girişteki kuruyemişlerden almayı ihmal etmeyin! İlk günün temposu benim için fazla hareketliydi. Bizimkiler son olarak "Üç Güzeller, Kapadokya'nın simgesiymiş mutlaka görelim dediklerinde, arabadan inmeyip "Bana bugünlük bu kadar taş yetti" dedim itiraf edeyim. İkinci gün en az ilk günkü kadar hareketliydi. Bu kez hedef uzaklardı. Kapadokya'ya 80 km uzaklıktaki Ihlara Vadisi'ni görmeden dönmek olmaz deyip sabah erkenden yola koyulduk. Yolda yeraltı şehirlerini de görmekti niyetimiz ama kuyruk gözümüzü korkuttu. Ve yeraltı şehirlerini bir başka Kapadokya macerasına bırakarak Ihlara Vadisi'ne yol aldık. 400 merdivenle inilen kanyonun yukarıdan görünümü çarpıcı. İnmesi kolay çıkması zor bir yer ama inanın değiyor. Özellikle çocuklar bana mısın demiyor... Tek sorun yavru kelebeklerin istilası... Ağzınızı burnunuzu kapatmazsanız ve özellikle bahar aylarında oradaysanız yandınız...
HARİKA OTELLER BÖLGESİ
Başa sarıp yazmaya başlıyorum. Çocuklu aileler okul tatilini fırsat bilir malum. Biz de üç günlük bir fırsatı avantaja çevirelim istedik. Son üç yıldır ihmal ettiğimiz Türkiye topraklarına kesin dönüş yaptık. Dönüşümüz Kapadokya ile muhteşem oldu. Harika otelleri olan, insanı zamanın ötesine taşıyan seçenekler sunan bir yer Kapadokya. Biz Ürgüp'teki Yunak Evleri'ni tercih ettik konaklamak için. Otelden adım attığımız anda, bu tatilin unutulmaz olacağı kesindi. Yunak Köyü içinde yer alıyor Yunak Evleri. 2014'te Daily Mail gazetesi tarafından Dünyanın En Özgün Oteli seçilmiş.
UZAY FİLMİ NDEYMİŞ GİBİ
5. ve 6. yüzyıllardan günümüze kadar varolmuş altı kaya ev ve bu evlerin barındırdığı 40 özel kaya odadan oluşuyor. 19. yüzyılda inşa edilmiş eski bir Rum Konağı'yla taçlandırılmış. Yunak, aynı zamanda içinde yer aldığı mahallenin de adı. Yunak kelimesinin kökeni, eskiden evlerinde su bulunmayan kadınların çamaşırlarını yıkamak ve temizliklerini yapmak için mahalle meydanlarındaki çeşmelerde toplandıkları zamanlara uzanıyor. Kısacası bu çeşmeler yani yunaklar, o dönemde günlük sosyal hayatın önemli bir parçasıymış. Yunak Evleri'nde sıradışı kaya odalar ve zevkli dekorasyon ilk girdiğimiz andan itibaren bizi etkiledi. Ama tüm bunların ötesinde bu otel, çocuk dostu olduğu için benden bir yıldız daha kazandı. Çünkü Kapadokya sanki sadece düşünceli gezginlerin uğrak yeriymiş gibi çocuk almayan otellere övgüler düzülmesi beni fena halde kızdırıyordu. Oysa Kapadokya çocukların da görmesi ve her köşesini deneyimlemesi gereken bir yer. Düşünsenize çocuğunuza izlediği uzay filmlerindeki bir platoyu canlı canlı sunuyorsunuz...
MUTLAKA GİDİN, GÖRÜN!
Bugünlerde Kapadokya Zelve Vadisi akşamları da çok hareketli. Fikirbazzenger'ın yönetiminde altı ayda hazırlanan mapping projesi göreni sarsıyor. Hele çocuklar için bulunmaz fırsat. Mesele şu: Dünyanın oluşumundan itibaren geçen süreçler, Zelve'deki kayaların üzerine video gösterisi olacak şekilde yansıtılmış, Üç boyutlu bu şölen, ışık ve ses efektleriyle harika hale getirilmiş. Geceleri kapalı olan Zelve Vadisi, gösteriyi izlemek isteyen için hazırlanıyor ve kırmızı halıdan geçerek minderlere yerleşiyorsunuz ve şölen başlıyor. İnsan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanan Kapadokya bölgesinde Hititler'in yaşadığı topraklar, daha sonraki dönemlerde Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri oldu. Kayalara oyulan evler ve kiliseler, bölgeyi Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hıristiyanlar için devasa bir sığınak haline getirdi. İşte bütün bu gelişmeler özel sistemle geliştirilen tasarımla izleyicilere sunuluyor.
ZELVE VADİSİ'NDE ZIPLAMAK ŞAHANE
Zelve Vadisi, insanı girdiği anda başka bir dünyaya çekiyor. Mağaralar arasında yaşamın izlerini sürerken, sarı beyaz kumla yoğrulmuş oyuklar arasında fotoğraf çektirmeye doyamadık. Çocuklar içinse tam bir doğal oyun parkı. O yükseltiden bir ötekine zıplamak, oyuklar arasında kaybolmak, eski yaşamları küçük zihinlerinde canlandırmaya çalışmaktan yoruldular. Üç vadiden oluşan Zelve Ören Yeri, peribacalarının en yoğun olduğu yer. Vadideki peribacaları sivri uçlu ve geniş gövdeli. Zelve, özellikle 9. ve 13. yüzyılda Hıristiyanların önemli yerleşim ve dini merkezlerinden biriymiş. Rahiplere ilk dini seminerler bu yörede verilmiş. Tam bu noktada bir dipnot eklemem gerekiyor. Çocukla tatile çıktığınız zaman, eğer bu bir kültür gezisiyse onlara ziyaret ettiğiniz yere dair hikayeler anlatmanız gerekir. Çocuklar hayallerinde canlandırdıkları şeyleri asla unutmazlar. Bu nedenle Kapadokya seyahati boyunca, arabaya binip lokasyon değiştirdiğimiz her fırsatta, oğluma Kapadokya'ya dair efsaneler anlattım. Peri bacalarına dair bir tanesini sizinle de paylaşmak isterim: "Zamanın birinde dünyada başları yüksek dağlara denk olan korkunç devler yaşarmış. İnsanlar bu devlerden çok korkar ve onları kızdırmamaya dikkat edermiş. Bazen bu devler insanlara kızarmış ve kızdıkları zaman da oturdukları dağların tepesinden insanların üzerine korkunç gürültülerle ateş dalgalarını gönderirlermiş. Günlerden bir gün periler ülkesinin padişahının yolu bu insanların ülkesi olan Kapadokya'ya düşmüş. Peri padişahı insanlar için çok üzülmüş ve onlara yardım etmeye karar vermiş. Tüm perileri çağırmış. Perilere; 'Eğer biz zalim devlerin yaşadığı dağların ateşini söndürebilirsek devler de yerin altına kaçar ve insanları bir daha rahatsız etmezler' demiş, Binlerce peri ellerinde kar ve buz tanelerini fokurdayan ateşe atmaya başlamışlar. Hiç durmadan günlerce ateşi kara ve buza boğup söndürmeyi başarmışlar. Sonunda devler korkup yerin derinliklerine kaçıp saklanmak zorunda kalmış. O günden sonra insanlar ve periler arasında çok sıkı bir dostluk oluşmuş. Bu dostluk uzun yıllar devam etmiş. İnsanlar kayalara oydukları mağaralarda yaşarken periler de sivri kayalıların üzerlerindeki küçük odacıklarda yaşamışlar." Böyle masal anlata anlata gezdiğimiz yerlerden biri de Göreme Açıkhava Müzesi'ydi... M.S. IV. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar yoğun bir şekilde manastır hayatına ev sahipliği eden bir kaya yerleşim yeri olan Göreme Açık Hava Müzesi, UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor.
EL YAPIMI ÇÖMLEĞE DOYAMADIK
Biraz farklı bir atmosfere yol almak istiyorsanız istikamet Avanos. Çömlek yapmaya ne dersiniz? Çocuklar çömlek yapacaklarının hayalini kurdular ama onlara uygun bir aktivite değilmiş. Tehlikeli olduğu için izlemekle yetindiler. Bu bile onların ilgisini çekti. Sonrasında çamurla oynamak da cabası. Biz yetişkinler el yapımı ürünler arasında kendimizi kaybettik. Avanos'ta tavsiye üzerine çömlek yapımı ve ürünleri satın almak için Şaban'ın yerine gittik. Kime sorsanız gösterir. Kızılırmak'ın ikiye böldüğü Avanos bana nedense Eskişehir'i hatırlattı. Keşke daha çok vakit ayırsak da keyfine varsak dediğim yerler arasında yerine aldı. Öğle vakti yaklaştığı için karınlar da acıkmıştı. Ben nehir kenarında olduğu için Sur Balık'ta yemek için ısrar ettim. İyi ki etmişim. Şahane bir lagos yedik. Hatta testi kebabıyla ünlü Kapadokya'daki en güzel yemekti diyebilirim. Kısa molanın ardından Kapadokya'yı keşfetmeye kaldığımız yerden devam ettik. Sıra da Uçhisar Kalesi vardı. Kale benim gibi yükseklik korkusu olanlar için fazla dik. Ama çıkıp Kapadokya'yı şöyle tepeden izlemek isteyenler için harika. Bizimkiler kaleye tırmanmaya uğraşırken, ben civardaki küçük sokaklar arasında kaybolmayı tercih ettim. Size de bunu öneririm. Bir de kaleye girişteki kuruyemişlerden almayı ihmal etmeyin! İlk günün temposu benim için fazla hareketliydi. Bizimkiler son olarak "Üç Güzeller, Kapadokya'nın simgesiymiş mutlaka görelim dediklerinde, arabadan inmeyip "Bana bugünlük bu kadar taş yetti" dedim itiraf edeyim. İkinci gün en az ilk günkü kadar hareketliydi. Bu kez hedef uzaklardı. Kapadokya'ya 80 km uzaklıktaki Ihlara Vadisi'ni görmeden dönmek olmaz deyip sabah erkenden yola koyulduk. Yolda yeraltı şehirlerini de görmekti niyetimiz ama kuyruk gözümüzü korkuttu. Ve yeraltı şehirlerini bir başka Kapadokya macerasına bırakarak Ihlara Vadisi'ne yol aldık. 400 merdivenle inilen kanyonun yukarıdan görünümü çarpıcı. İnmesi kolay çıkması zor bir yer ama inanın değiyor. Özellikle çocuklar bana mısın demiyor... Tek sorun yavru kelebeklerin istilası... Ağzınızı burnunuzu kapatmazsanız ve özellikle bahar aylarında oradaysanız yandınız...
0 yorum:
Yorum Gönder