Eşsiz Bir Karadeniz Turu Nasıl Olur?
1. Abant Gölü
Abant Gölü tatilde huzur arayanlar için ilk seçeneklerden biri olabilir. Göl kıyısında bulunan otellerde konaklayabilir, bu dinginliği sonuna kadar yaşayabilirsiniz. Fotoğraf meraklıları için de eşi bulunmaz bir seçenek olan Abant Gölü gün doğumundan batımına dek ışık oyunlarıyla sizlere hep farklı kareler sunuyor olacak. Bolu şehir merkezine 34 km uzaklıkta bulunan göl çam ve köknar ağaçlarıyla kaplı ve tam bir oksijen kaynağı. Göl kıyısındaki tesislerde gölden çıkan ve Abant Alabalığı olarak bilinen balığı tatmanız da mümkün. Kolay ulaşımı, düzenli tesisleri ve temiz havasıyla birçok gezginin tercihi olan Abant Gölü’nün güzelliklerini görmek için daha fazla geç kalmayın.
2. Gölcük Gölü
Bolu şehir merkezine 13 km uzaklıkta bulunan Gölcük Gölü size şehir hayatının hır güründen uzak, sakin, huzurlu ve temiz havaya doyabileceğiniz bir ortama sunuyor. Aladağlar eteklerinde, Sarıçam ve Göknar ağaçlarıyla çevrili bu şirin göl aynı zamanda tam bir oksijen deposu. Yılın belli dönemlerinde balıkçılık da yapabileceğiniz gölün etrafına araçla girilemiyor. Yemek yiyebileceğiniz ya da alışveriş yapabileceğiniz tesisleri olmasına rağmen gece konaklayabileceğiniz bir yer bulunmuyor. Fakat göle çok yakın olan Bolu ve Karacasu’daki konaklama tesislerinde kalabilir sabahın erken saatlerinde göle ulaşımınızı sağlayabilirsiniz. Fotoğraf çekmeyi sevenler için de Gölcük Gölü’nün her köşesi farklı sürprizlerle dolu.
3. Safranbolu
Safranbolu yoluna girdiğinizde Eski Şehir ve Yeni şehir olmak üzere iki tabelayla karşılaşacaksınız. Unutulmaz bir Safranbolu deneyimi için yönünüzü Eski Şehir’e verdikten sonra kendinizi başka bir diyarda hissetmeye hazırlanın. Tarihi mekanları seven gezginler için kaçırılmaz bir fırsat olan Safranbolu’da etrafınızı eski evler ve konaklar saracak. Hangisine bakayım, hangisiyle fotoğraf çekineyim şaşıracaksınız. Merkezinde bulunan Yemeniciler Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı ve Arasta en meşhur alışveriş mekanlarıdır. Arasta’da tepenizden salkım salkım üzümler sallanırken hemen yanınızda odun ateşinde pişirilen Türk Kahvesi’ni tatmadan dönmeyin. Çarşılar içerisinde gezerken zaman zaman kaybolmanız mümkün zira dar sokaklarda dükkanları incelerken hangi yöne gittiğinizin farkına varamayabilirsiniz. Kullanıldığı dönemlerdekine uygun olarak korunmuş konaklarda kalabilir, o günlerin yaşam tarzını birebir yaşayabilirsiniz. 1645 yılında yapılmış Cinci Hamam geçirdiği restorasyon sonrasında otel, restoran ve cafe olarak hizmete devam ediyor. Burada mutlaka bir mola vermeli ve tarihi dokuyu hissetmelisiniz. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Safranbolu tarihi dokuyu sonuna kadar yaşamak isteyenler için ilk seçenek olmalı.
4. Amasra
Karadeniz’in incisi olarak nitelendirebileceğimiz Amasra görmeden ölmemeniz gereken güzelliklerden. Bartın’a 17 km uzaklıkta ve ulaşımı trafiğin yoğun olduğu zamanlar haricinde çok kolay. Ana yoldan Amasra yoluna saptığınızda yukarıdan muhteşem manzarasını doya doya izlemeniz gerektiğini unutmayın. Şehrin içine doğru yaklaştıkça kendinizi adeta bir Akdeniz kentinde hissedebilirsiniz ama bu yanılsamaya inanmayın, Karadeniz’desiniz. Denize girmek için çokça alternatifiniz bulunsa da en çok tercih edilenler şehrin doğusundaki Büyük Liman ve batısındaki Küçük Liman. Doğusu, batısı diye bahsetmemize bakmayın iki koy arasında yürüyerek 15 dk bile mesafe yok. Biri dalgalıysa diğeri sakin, biri kalabalıksa diğeri daha tenha ve plaj kumluk. Güneşin deniz üzerindeki batışını görmek için sahil boyunca sıralanmış banklarda ya da çay bahçelerinde mutlaka yerinizi almalısınız. Ünlü balık lokantalarında her çeşit deniz ürününe rastlayabileceğiniz gibi mutlaka özenle hazırlanmış Amasra Salatası’nı ve Ballı Yoğurt’unu denemelisiniz. Konaklamak için birçok otel mevcut ama pansiyonculuk daha yaygın ve genellikle aileler işletiyor. Özellikle tatil dönemleri için uzun zaman önce rezervasyonlarınızı yaptırmayı unutmayın. Yoksa kapı kapı dolaşıp boş oda aramak zorunda kalabilirsiniz. Tam merkezdeki Çekiciler Çarşısı’na gün içinde birçok kez yolunuz düşecek ve belki de her seferinde eliniz kolunuz poşetlerle dolu çıkacaksınız:)
5. Ilgaz Dağı Milli Parkı
Ilgaz Dağı özellikle kışları kayak sporu için tercih edilse de son zamanlarda yazları da bir kaçış mekanı haline geldi. Karların erimesiyle ortaya çıkan muhteşem doğasıyla yaz aylarının sıcağından kaçıp bu bölgedeki konaklama tesislerinde kalabilirsiniz. Kayak yapmaktan hoşlanmayanların bile gidip kar manzarası seyrettiği, yağan kar altında sucuk ekmek yediği, otellerin şömineleri önünde sıcak sohbetlerin yapıldığı Ilgaz’da katılabileceğiniz birçok etkinlik mevcut. Yazları ise yüzyıllık ağaçlar altında konumlanmış tesislerde, buz gibi akan suların kenarında oturup keyifli zaman geçirebilirsiniz. Ilgaz doğayı sevenler için bulunmaz bir nimet olarak gösterilebilir.
6. Hamsilos Koyu
Hamsilos Koyu Türkiye’nin en kuzey ucu İnce Burun’a yaklaşık 10 km uzaklıkta. Hamsilos’a ulaşabileceğiniz tek yol Akliman’dan geçiyor. Şehir halkının mesire alanı olarak sıklıkla kullandığı Hamsilos Koyu fırtınalı havalarda da balıkçıların sığındığı bir mekan. Masmavi denizin yemyeşil bir ormanla sarmalandığı bu koy belli bir noktadan sonra araç trafiğine kapalı. Koyu yürüyerek keşfederken oldukça geniş bir canlı yelpazesini de barındırdığına yakından şahit olabilirsiniz. Hamsilos Koyu ile birlikte yine aynı çevrede bulunan Akliman ve Sarıkum koyları da gezebileceğiniz diğer doğal güzellikler ancak bunları görmek için acele etmenizde fayda var. Nükleer santral yapımına başlanırsa bu bölgelere bir daha gitme imkanımız maalesef olmayacak.
7. Sinop
Sinop şehir merkezi Akdeniz kasabalarını andıran yapısıyla sizi farklı hissettirecek. Merkezdeki yüzyıllık ağaçlar altında konumlanmış çay bahçelerinde mutlaka oturmalı, bir yandan ağaçların seslerini dinlerken bir yandan da karşınızda süzülüp duran denizi seyretmelisiniz. Sonrasında Sinop Kalesi’ne doğru yürüyüp dilerseniz kaleye çıkabilir dilerseniz de yola devam edip balık lokantalarına ulaşabilirsiniz. Kimi deniz üstünde kimi ise karada hizmet veren bu lokantalarda balık yemeden dönmeyin. Lokantaların hemen yakınında konumlanmış dükkanlarda yerel sanatkarların yaptığı, adeta Sinop’un simgesi haline gelmiş minyatür gemilerden alabilirsiniz. Şehir merkezinde gezebileceğiniz diğer nokta ise şu an müze haline çevrilmiş olan Sinop Cezaevi. Cezaevini gezerken oldukça etkileneceğinizi söyleyebilirim.
8. Erfelek Şelaleleri
Bir diğer adı da tatlıca Şelaleleri olan Erfelek Şelaleleri Sinop şehir merkezinden 28 km uzaklıkta. Zaman zaman yol oldukça bozuluyor ama sakın pes etmeyin. Vardığınızda bu zorlu yola değdiğini göreceksiniz. Arabanızı park edip içerilere doğru yürümeye başladıkça suyun sesi sizi kendisine çağıracak. Yemyeşil bir ormanın içinden geçip birden şelaleyi gördüğünüzde “Hadi canım!” diye bir tepki vermeniz oldukça mümkün. Göreceğiniz bu ilk şelale irili ufaklı 28 adet şelalenin en büyüğü. Diğer 27 şelaleyi görmek için zorlu bir parkur sizi bekliyor olacak. İlerlediğiniz yol boyunca sizi farklı manzaralar karşılayacak. Kimi zaman buz gibi suların içinden, kimi zaman da kayaların kenarlarından ilerleyeceksiniz. Maceracı ruhların bu geziden oldukça keyif alacağını düşünüyorum. Dilerseniz parkura başladığınız yerdeki tesisin bulunduğu yerde kamp da yapabilirsiniz. İhtiyacınız olabilecek her şey tesiste mevcut.
9. Alacahöyük
Çorum’un ilçesi Alaca’ya 15 km uzaklıkta bulunan Alacahöyük, 4 farklı kültür evresine ev sahipliği yapmış bir alan. Tarihi de pek duygusal: Atatürk cebindeki 500 Lirayla buradaki kazı çalışmalarını başlatmış ve ortaya çıkan eserler dünya çapında yankı uyandırmış. Alacahöyük girişinde bulunan Sfenksli kapıda fotoğraf çekilmek adeta bir must. Sfenksli kapıdan geçip ilerledikçe çeşitli mezarları göreceksiniz. O zamanlarda ölülerin nasıl ve yanında nelerle gömüldüğünü görmek ya tüylerinizi ürpertecek ya da ilginizi çekecek. Buradaki kazılarda ortaya çıkan eserleri de hemen girişteki müzede görebilir, şehirle ilgili daha detaylı bilgiye sahip olabilirsiniz.
10. Hattuşaş
Hattuşaş, Çorum şehir merkezine 82 km uzaklıktaki Boğazkale ilçesi sınırlarında bulunuyor. Hititler’in bir dönem başkentliğini de yapmış olan Hattuşaş’ın tarihi milattan önce 17. yüzyıla uzanıyor. 1986 yılında UNESCO Dünya Mirasları listesine giren Hattuşaş’ta yapılan kazı çalışmaları sonunda 5 farklı milletin bu bölgede yaşadığı anlaşılmış. Hattuşaş içerisinde bu 5 farklı millete ait kalıntılar içerisinde gezmek içinizde farklı bir his uyandırabilir. Bu tip alanları gezmekten keyif alıyorsanız eğer Hattuşaş’ta oldukça uzun zaman geçireceğinizi söyleyebiliriz. Yaz aylarında gidiyorsanız yanınızda mutlaka suyunuz ve sizi güneşten koruyacak kremleriniz bulunsun. Yerden ve taşlardan yansıyan ısı sizi çok fazla bunaltabilir. Hattuşaş’ta en etkileneceğiniz bölüm ise Yazılıkaya Tapınağı olacak.
11. Kabaceviz Şelaleleri
Samsun şehir merkezine uzaklığı 32 km olan Kabaceviz Şelaleleri henüz çok fazla tanıtımı yapılamamış, gizli kalmış bir cennet. 3 farklı balkondan dökülen suları özellikle sonbaharda etrafındaki bitkilerle muhteşem bir görsellik oluşturuyor. Balkonlardan biri 60 metre yüksekliğe sahip ve bu yükseklikten dökülen sular sizlere fotoğraflamak için güzel görüntüler sunuyor. Bölgede trekking ve dağcılık da yapılabiliyor. Ulaşımın çok büyük bir kısmı asfalt yolla sağlansa da kalan kısım sizi oldukça zorlayabilir. Şelaleleri bilen kesimin sıklıkla gittiği bölgede piknik de yapılabiliyor. Sizlere birkaç farklı seçenek sunabilecek olan Kabaceviz Şelaleleri halen el değmemiş haldeyken gidilip görülmesi gereken yerlerden.
12. Samsun
Samsun şehir merkezinde ilk olarak bahsedebileceğim yer denizin doldurulması sonucu ortaya çıkan Batıpark ve Doğupark. Batıpark içerisinde oluşturulan kanallarda gondol sefası yapabilir, denize bağlantısı olan suni göl çevresindeki balık lokantalarında yemeklerinizi yiyebilir, Amazon Heykeli ve Amazon Köyü’nü gezebilirsiniz. Yine buradan hareket eden teleferikle Amisos Tepesine çıkıp çok güzel bir manzara eşliğinde çaylarınızı yudumlayabilirsiniz. Tepede bulunan tümülüsler içerisinde milattan önce 3. yüzyıla tarihlenen mezar odaları bulunuyor. Doğuparkta ise su kayağı yapılabilmesi için özel bir alan bulunuyor. Yine burada bulunan Bandırma Vapuru müzesini de gezebilirsiniz. Kurtuluş mücadelesinin kenti olan Samsun’un her noktasında buna dair izler bulabilirsiniz. Dünyaca ünlü olan Atatürk Heykeli ise mutlaka görülmesi gereken noktalardan biri. Samsundaki diğer seçenekleriniz ise Kızılırmak Deltası’ndaki, nadide kuşlara rastlayabileceğiniz Kuş Cenneti ve sizleri birdenbire bir ormanda hissettirecek olan Çakırlar Korusu. Samsun’a gelip Samsun pidesini de denemeden döneyim demeyin aman!
13. Amasya
Şehzadeler şehri olarak da bilinen Amasya’ya adım attığınızda gezdiğiniz birçok şehirden farklı bir havayla karşılaşacaksınız. İçinden geçen Yeşilırmak Nehri’nin çevresinde kurulmuş olan şehir eski konakları, kral mezarları ve burada görev yapmış şehzadelerin şehre bıraktıklarıyla tam bir kültür şehri. Şehre geldiğinizde Yeşilırmak kenarında, kral mezarlarına karşı mutlaka bir çay için. Restore edilmiş eski konaklardan birini tercih edin. Kral Mezarlarına tırmanmak biraz zorlu bir yolculuk ama çıktığınızda buna değdiğini göreceksiniz. Bu mezarlardan çıkan mumyaları merkezde bulunan müzede görebilirsiniz. Mezarların birkaçında da çıkanların yerinde görebilmesi için mumyalar sergileniyor. Beyazıt Külliyesi, Gök Medrese Camii, Kızlar Sarayı ve Hamamı da gidip görülmesi gereken noktalardan.
14. Borabay Gölü
Heyelan sonucu doğal yollarla meydana gelmiş olan Boraboy Gölü Amasya’nın Taşova ilçesine 15 km uzaklıkta bulunuyor. Göl kıyısında konumlanmış bungalov evlerde kalabilir, kamp yapabilir ya da sadece günübirlik giderek bu doğa harikasının keyfini çıkarabilirsiniz. Göl çevresinde oluşturulmuş doğa yürüyüşü parkuru da birçok misafirin buraya gelmesinde en büyük etken. Göl içerisinde yetişen aynalı sazan ve yayın balığı avına da izin verildiğinden balığınızı avlayıp hemen ardından pişirip yeme zevkine de varabilirsiniz. Oh mis.
15. Ünye
Doğu Karadeniz’e yavaş yavaş geçerken çevre yolundan gitmek yerine Ünye’nin içine girin ve bu güzel sahil kasabasının keyfini çıkarın. Sahil kenarındaki iskelesi, çay bahçeleri ve lokantalarında zaman geçirin. Mutlaka pide yemeniz gereken yerlerden biridir Ünye. Adeta yakışır oraya. Kasabanın güzel manzarasını seyretmek, seyrederken içeceklerini yudumlamak için de Çakırtepe vazgeçilmez uğrak noktasıdır. Sıcak yaz akşamlarında Çakırtepe’den hafif esen rüzgarlarla serinleyip keyifli saatler geçirebilirsiniz.
16. Fatsa
Ordu’nun bir diğer sahil ilçelerinden Fatsa’yı Ünye’nin bir boy büyüğü olarak tanımlayabiliriz fakat burayı da en azından bir kere görmelisiniz. Hemen merkezdeki plajlarda denize girebilir, lokantalarında yöresel yemeklerin tadına bakabilirsiniz. Yemyeşil parkları denizle iç içe olduğundan yeşille mavinin birleşiminin tadına doya doya varabilirsiniz.
17. Bolaman
Ünye’den Fatsa’ya giderken bilmeyenlerin gözünden kaçan minik bir kasaba Bolaman. Tarihi Haznedaroğlu Konağı’nı içerisinde barındıran Bolaman’da tavsiye edebileceğim yer ise konağın hemen yanından ulaşabileceğiniz minik plaj. Burada yaz kış hizmet veren salaş lokantalarda belki de dünyanın en lezzetli balıklarını yiyebilirsiniz. Samimi bir ortamda Karadeniz’e özgü tatlarında tadına bakabileceğiniz lokantalarda bir mola vermeden yolunuza devam etmeyin.
18. Boztepe – Ordu
Ordu’ya gittiğinizde ilk uğramanız gereken nokta Boztepe olacaktır. Bence Boztepe’ye gitmek için teleferiği tercih edin, arabadan daha eğlenceli. Şehir merkezindeki parktan binip 600 metrelik güzel bir yolculuğa başlarsınız. Altınızdan önce şehir ardından da fındık bahçeleri geçer. Yemyeşil ağaçları seyrederken havanın durumuna göre bazen sisler içerisinden geçerek de tepeye ulaşırsınız. Yukarıya vardığınızda eğer hava açıksa güzel bir Ordu manzarası sizi bekler. Yukarıdaki lokantalarda mutlaka çay eşliğinde bir “Ordu Tostu” yersiniz… Şimdi orada olmak vardı!
19. Giresun
Giresun şehir merkezinden Karadeniz’in iki adasından biri olan Giresun adasına limandan kalkan teknelerle gidebilirsiniz. Ada üzerinde sur kalıntıları, kuleler ve manastırlar bulunuyor. Adanın en görülesi yapısı ise Hamza Taşı. Kybele’yi temsil eden kutsal taş, 4 bin yıllık bir geçmişe sahip ve yöre halkı tarafından bu taşa önemli anlamlar yüklenmiş. Eğer geziniz yaz aylarına denk geliyorsa sayıca oldukça fazla olan plajlarından birini seçip denizin keyfini çıkarabilirsiniz.
20. Kümbet Yaylası
Karadeniz yayla turizminde oldukça önemli bir yeri olan Kümbet Yaylası Giresun şehir merkezine 60 km uzaklıkta. Günübirlik gidebileceğiniz yaylada güzel bir mangal keyfi yapabilirsiniz. Bölgedeki kasaplarda sadece kuzu eti satıldığını da unutmamanızda fayda var. Gür ormanlarla kaplı ve çiçeklerle bezeli bu yaylada fazla oksijen tatlı bir uyku yapar, haberiniz olsun. Yaylada yöre halkı tarafından yapılan örme sepetlerden edinebilirsiniz.
21. Tirebolu
Karadeniz’in incisi diye tabir edilebilecek ilçelerinden olan Tirebolu çok küçük olmasına rağmen içine girilip görülmesi gereken yerlerden biri. Limana bakan salaş lokantalarında denizden daha yeni çıkmış balıkların ve çoban salatanın tadını başka hiçbir yerde bulamayacaksınız. Doğayla tamamen iç içe olan ilçeye hayran olacaksınız. Gitmişken gezebileceğiniz Tirebolu Kalesi de muhteşem bir deniz manzarasını içerisinde barındırıyor.
22. Sümela Manastırı
Dünya üzerinde eşi benzerine belki de rastlayamayacağınız Sümela Manastırı Karadeniz gezilerinin mutlak uğrak noktası. Zigana dağlarına kurulmuş olan Manastırın dibinden de Meryem Ana deresi akıyor. Manastıra ulaşım için dilerseniz bir yere kadar araçlarla gidip sonra yürüyebilirsiniz ya da derenin aktığı kısımdan tırmanarak çıkabilirsiniz. Manastır ise gerek yapıldığı yer gerekse yapımına dair efsaneler dolayısıyla çok önemli. Efsaneye göre iki rahip rüyalarında Hz. İsa ve Hz. Meryem’i görürler ve gördükleri yer de tam olarak manastırın inşa edildiği noktadır. Birbirlerinden habersiz yola çıkan iki rahip burada karşılaşınca birbirlerine rüyalarını anlatırlar ve böylece manastırın temelleri atılmış olur. Manastır içerisinde bulunan Meryem tasviri nedeniyle Hristiyanlar için çok büyük öneme sahip manastırdan eşi benzeri görülemeyecek bir doğa manzarası seyredebilirsiniz. Dere kenarında bulunan tesislerde ihtiyaçlarınızı giderebilir ya da ortamın tadını çıkarabilirsiniz.
23. Atatürk Köşkü
Trabzon’un en güzel manzaralarından birine sahip Soğuksu sırtlarında, çam ormanları içerisinde yer alan bina, bahçesi ve mimari yapısıyla eşsiz bir eser. Her noktası ince bir zevkin eseri olan köşkte Atatürk sadece birkaç gece kalabilmiş ancak köşkü çok sevdiğinden Trabzon halkı bu köşkü ona armağan etmiş. Köşk içerisinde bizzat Atatürk’ün kullandığı eşyalar, savaş taktiklerinin konuşulduğu haritalar sergilenmekte. 1903 yılında yapımı tamamlanan köşkün, o dönemde yapımı zor olan, bütün köşkü ısıtan sıcak su ve kalorifer sistemini, yine dönem için oldukça yeni olan banyo ve lavabo tesisatını incelemenizi isterim.
24. Ayasofya Müzesi
Trabzon’un en güzel yapılarından biri olan Ayasofya Müzesi tarihi 1200’lü yıllara dayanıyor. Önceleri kilise olarak kullanılan yapı Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u işgalinden sonra cami olarak kullanılmaya başlanmış. Yüzyıllar boyunca birçok ünlü seyyahın da ilgisini çeken bina günümüzde müze olarak hizmet veriyor. Bina oldukça iyi korunmuş, en görkemli cephesi ise güney cephesi. Bu cephede Adem’le Havva’nın yaratılışı kabartmalar halinde anlatılmış. Konumlandığı yer dolayısıyla Trabzon’a da farklı bir açıdan bakabilirsiniz.
25. Uzungöl
Karadeniz gezilerinin vazgeçilmez adresi Uzungöl, dağların yamaçlarından düşen kayaların Haldizen deresinin önünü kapatmasıyla oluşmuş bir göl. Trabzon şehir merkezine 99 km uzaklıkta olan Uzungöl’de sayısız günler kalabilir ve hiç sıkılmazsınız. Pansiyonları, alabalık tesisleri ve yeni yeni açılmaya başlayan resort tipi otelleriyle tam bir turizm cennetine dönüşmüş. Alabalık tesislerinde yetişen alabalıkların akan suda nasıl bıkmadan zıpladıklarını seyretmeye bile uzun süre ayırabilirsiniz. Uzungöl’de zaman yavaş akar. Her şeye uzun süre ayırabilir, her şeyin hakkını tam anlamıyla verebilirsiniz. Uzaklardan kemençe sesleri duyup baktığınızda horon tepen birilerine rastlamanız, bir süre sonra da kendi kendinizi oynuyor bulmanız çok mümkün. Amacınız dinlenmek, hayatın stresinden uzaklaşmaksa Uzungöl ilk tercihiniz olabilir.
26. Boztepe – Trabzon
Karadeniz’de neredeyse her ilde bir Boztepe vardır. Trabzon’daki Boztepe araçla çıkılabilen şehre hakim konumu nedeniyle şehir halkı tarafından çok sevilir. Şehrin bunaltıcı sıcağından kaçmak isteyenlerin en yakın kaçış noktasıdır Boztepe. Manzaraya karşı oturduğunuz masanızda Karadeniz’in vazgeçilmez içeceği çayı içmeden buradan geçmek olmaz. Kömür ateşiyle yakılmış semaverinizi söyleyip hem şehri hem denizi doya doya izlemelisiniz.
27. Ayder Yaylası
Ayder, 1300’lü yıllarda Halalılar tarafından kurulmuş, Rize’nin Çamlıhemşin ilçesine 19 km uzaklıkta bulunan bölgedir. Ladin ve kayın ormanlarıyla kaplı Ayder’den hangi mevsim giderseniz gidin ayrılmak istemeyeceksiniz. Ayder’de konaklamak için çok seçeneğiniz var. İsterseniz bungalov tipi evlerde isterseniz otel odalarında kalabilirsiniz. Yöresel yemekler guymak (mıhlama), turşu kavurması, mısır ekmeği ve daha birçok çeşidi mutlaka buradaki lokantalarda denemelisiniz. Otellerin birçoğunda Ayder Kaplıcaları’nın sularından faydalanma imkanına sahipsiniz. Havaların aniden değişebileceğini asla unutmayın. Güneş altında kavrulurken birden sağanak yağış altında kalabilir ya da sisten 1 metre uzağınızı göremeyebilirsiniz. Kışın karlar altındayken yaylanın havası bambaşka olur. Gün içerisinde birçok farklı yerden tulum sesleri duyabilir ve o eşsiz melodiye hayran kalabilirsiniz. Ayder gidilmeden ölünmemesi gereken yerlerden.
28. Elevit Yaylası
Turistik bir ortam istemiyor, yaylayı yayla gibi yaşamak istiyorsanız henüz turistler tarafından çokça keşfedilmemiş, yolları da tamamen asfalt olmayan Elevit Yaylası tam da aradığınız yer. Giderken arazide gidebilecek bir aracınız varsa çok rahat edersiniz çünkü yollarda kimi zaman küçük şelalelerin üzerinden kimi zaman heyelan sonucu yola düşen taş parçalarının üzerinden geçmek durumunda kalabilirsiniz. Yaylaya vardığınızdaysa adeta mevsim değişmiş gibi farklı bir hava hissedeceksiniz. Yeşili başka, suyu başka, insanı da bambaşka olan Elevit’te kalabileceğiniz konaklama yerleri olduğu gibi orada yaşayan halk da sizleri evine davet edecektir. Gezdiğinizi görenler sizlere çeşitli ikramlarda bulunup, evlerine buyur edebilirler.
29. Karagöl – Şavşat
Karagöl, Türkiye’nin sayılı milli parklarından biri. Göl çevresinde konaklama tesisleri bulunduğu gibi kamp yapma imkanına da sahipsiniz. Genellikle fotoğraf meraklılarının uğrak yeri olan Karagöl’de gökyüzünün su üzerindeki yansıması sizi hayrete düşürecek ve defalarca fotoğraf çekmekten geri duramayacaksınız. Ladin, göknar ve sarıçam ağaçlarıyla çevrili olan Karagöl’de gezerken buralarda yaşayan hayvanlara da rastlama imkanınız var. Eğer şanslıysanız birkaçının fotoğraflarını bile çekebilirsiniz. Huzurlu, sakin bir tatil arayanlar için bulunmaz bir nimet olan Karagöl’den çok büyük keyif alacaksınız.
30. Mençuna Şelalesi
Artvin’in Arhavi ilçesinde bulunan Mençuna Şelalesi bölgenin en ünlü yerlerinden biri. Su debisinin en yüksek olduğu Nisan ve Mayıs ayları en iyi zamanı. Araçlarınızla bir yere kadar gittikten sonra orman içerisindeki yürüyüş yolunu kullanarak şelaleye ulaşabilirsiniz. Yürüyüşünüz en fazla 25 dakika sürecek fakat yolun güzelliğinden zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız. Şelalenin döküldüğü havuz yüzmeye uygun ancak suyun oldukça soğuk olduğunu göz önünde bulundurun. Güneşli günlerde havuza bakan bir yere oturduğunuzda karşınıza çıkacak olan gökkuşağını izlemek de unutulmaz bir deneyim olacak. Bu bölgede piknik yapabilir ya da şelale çevresinde bulunan tesislerde yemek yiyebilirsiniz.
Bu kadar yakınınızda Karadeniz’in muhteşem güzellikleri dururken daha fazla beklememenizi öneririm, hemen planlayın, bu haftasonu kaçın. Keza hayat kısa ve görecek daha çok yer var.
Seyahat Günlüklerinden;
Yazan; Ela
Evveet, her insana selam. ABD notlarından sonrasında karadeniz notlarıyla rağmenızdayım. Hep yurtdışı olmasın, ülkemizin güzelliklerini de gözardı edecek değiliz değil mi? şark karadeniz, herkesin çok merak ettiği fakat bir türlü gidemediği bir bölge. özellikle gidilecek en uygun mevsimin(temmuz) güneye gitmek için de en uygun mevsim olması kuzeye tercihi azaltıyor. Son yıllarda alaka arttı, alternatif kültür turu isteyenlerin tercih ettikleri ve harbiden görülmesi gereken bir bölge burası.Bu gezi notları 4 gmeşhurk şark karadeniz turunu kapsamakta olup dört makaledan oluşacak. Hepimiz kendimiz değil turla gittik, çünkü daha önce bu bölgeye hiç gitmemiştik, isteyen arabayla da gelebilir, ama yanınızda en azından bir bilen olmasında yarar var. Mesafeler kısa, gezilecek a noktası ile b noktası arası maksimum 1-2 saat sürüyor, ama yollar çok sapa, virajlar çok korkutucu vs.
Ilk yazı yani bu yazı trabzon ve yöreı, 2. Yazı sürmene, of, rize, uzungöl,lustra ve karaste yaylaları, 3. Yazı batum (gürcistan), 4. Yazı ise karagöl, fırtına vadisi ve ayder yaylalarını anlatacak. Biz buraları çok sevdik, ümit ederim siz de seversiniz.Ayrıca başlığımız yaylalar yaylalar fakat ancak 3 adet yayla görmüş olduk, karadeniz bundan çok daha fazlası. Antet tamamen ironik, şarkının kadınları ne kadar aşağıladığını yeni fark eden ve bunu artık kullanmama kararı alan orduya teşekkür olarak verdim, sözlerin absürdlüğüne de kendimce her yazının başına koyduğum abuk şiirlerle karşılık veriyorum. Sıçan dağa küsmüş hesabı..
Başlamadan bir not daha eklemek isterim, burada yapmış olduğum gözlemler tamamen kendi gördüklerime dayanıyor, şurası çok kalabalık, şurası çok pis, orda görülecek bir şey yokmuş aslına bakarsak diye yazarsam lütfen oralı olanlar ve bu makaleyı okuyanlar rahatsız olmasınlar, doğal olarak ki sizin şeklinde bilmiyorum oraları, fakat emin olun yazdıklarımda herhangi bir önyargı yok.
Trabzon
Trabzon şu an şark karadeniz’in en büyük ili. Kelime olarak yamuk anlamındaki trophesus’tan geliyor. Tura bozan falan diyenler varmış, inanmayın:)Trabzon bölgesinde kurulan imparatorluğun adı rum pontus imparatorluğu değil, kommenos devletiymiş. Bu devlet, 4. Haçlı seferi neticesinde istanbul’dan kaçan komnenos’lar tarafından kurulmuş. Pontus, kısaca pontos, aslında deniz demekmiş. Helenistik çağda karadeniz’e verilen ilk ad, hırçın deniz anlamına gelen ”aksenos pontos”, ama helenlerin geleneklerinde mevcut olan kötü bir şeye veya bir yere iyi bir ad koyup onun iyileşmesini bekleme adetleri varmış, bu nedenle karadeniz’in dalgaları sakinleşir inancıyla adı değiştirilerek uslu deniz anlamına gelen ”efksinos pontos” yapmışlar. Zamanla da karadeniz’e sadece pontos denilmeye başlanmış ve günümüze kadar bu şekilde sürüp gelmiş.Trabzon güzel bir şehir, aslına bakarsan bence deniz olan şehir güzel şehirdir.Ramazanda yiyecek içmede dikkatli olmakta yarar var. Karadeniz’de sahile uzuuun bir otoban yapmışlar, ulaşım kolaylaşmış, fakat evlerle deniz arasına otoban girmiş, bu da orada yaşayanların işine gelmemiş haliyle.Trabzon’un ortasından zağanos vadisi geçiyor,bu vadiye bakan evler de çok tutuluyormuş.Bir de merkezde park meydanı ve uzun sokak var, uzun sokak trabzon’un istiklal caddesi kıvamında, ağırlıklı yiyecek yenecek yerler ve birkaç mağaza var, derhal girişte çardak pide var, pideleri çok methediliyor, biz de beğendik.Trabzon’un kolbastısı ünlü, kumar oynayan gençler kolcu(korucu) gelince “kolbastı” derlermiş, ordan geliyor anlamı.Hediyelik eşyaları ayasofya müzesinin oradan alabilirsiniz.Yukarıda görmüş olduğunüz fotoğraf akçaabat yörük çismirında çekildi, çılgınca denizi doldurup yer açıyorlar, fotoğrafta gördüğünüz bölgeye gelecekte spor kompleksi inşa edeceklermiş, büyük düşünüyorlar, olimpiyat şeklinde, tutacak mı, göreceğiz.Yörük çismirında yöresel yemekler yedik, hamsi kuşu, kaygana, turşu kavurma şeklinde. Yemekler güzeldi, msıcaklıkr ekmeği inanılmazdı, fakat mekan birazcık fazla gezinsel.
Trabzon şu an şark karadeniz’in en büyük ili. Kelime olarak yamuk anlamındaki trophesus’tan geliyor. Tura bozan falan diyenler varmış, inanmayın:)Trabzon bölgesinde kurulan imparatorluğun adı rum pontus imparatorluğu değil, kommenos devletiymiş. Bu devlet, 4. Haçlı seferi neticesinde istanbul’dan kaçan komnenos’lar tarafından kurulmuş. Pontus, kısaca pontos, aslında deniz demekmiş. Helenistik çağda karadeniz’e verilen ilk ad, hırçın deniz anlamına gelen ”aksenos pontos”, ama helenlerin geleneklerinde mevcut olan kötü bir şeye veya bir yere iyi bir ad koyup onun iyileşmesini bekleme adetleri varmış, bu nedenle karadeniz’in dalgaları sakinleşir inancıyla adı değiştirilerek uslu deniz anlamına gelen ”efksinos pontos” yapmışlar. Zamanla da karadeniz’e sadece pontos denilmeye başlanmış ve günümüze kadar bu şekilde sürüp gelmiş.Trabzon güzel bir şehir, aslına bakarsan bence deniz olan şehir güzel şehirdir.Ramazanda yiyecek içmede dikkatli olmakta yarar var. Karadeniz’de sahile uzuuun bir otoban yapmışlar, ulaşım kolaylaşmış, fakat evlerle deniz arasına otoban girmiş, bu da orada yaşayanların işine gelmemiş haliyle.Trabzon’un ortasından zağanos vadisi geçiyor,bu vadiye bakan evler de çok tutuluyormuş.Bir de merkezde park meydanı ve uzun sokak var, uzun sokak trabzon’un istiklal caddesi kıvamında, ağırlıklı yiyecek yenecek yerler ve birkaç mağaza var, derhal girişte çardak pide var, pideleri çok methediliyor, biz de beğendik.Trabzon’un kolbastısı ünlü, kumar oynayan gençler kolcu(korucu) gelince “kolbastı” derlermiş, ordan geliyor anlamı.Hediyelik eşyaları ayasofya müzesinin oradan alabilirsiniz.Yukarıda görmüş olduğunüz fotoğraf akçaabat yörük çismirında çekildi, çılgınca denizi doldurup yer açıyorlar, fotoğrafta gördüğünüz bölgeye gelecekte spor kompleksi inşa edeceklermiş, büyük düşünüyorlar, olimpiyat şeklinde, tutacak mı, göreceğiz.Yörük çismirında yöresel yemekler yedik, hamsi kuşu, kaygana, turşu kavurma şeklinde. Yemekler güzeldi, msıcaklıkr ekmeği inanılmazdı, fakat mekan birazcık fazla gezinsel.
Ayasofya müzesi
Türkiye’de 3 adet ayasofya müzesi vamış, istanbul, trabzon ve iznik’te. Isa’nın bilgin yönüne müsait gördükleri en güzel, efsunk kiliselere ayasofya adını verirlermiş, ben bilmiyordum, rehberimiz sağolsun. Müzekart geçiyor.Bu müze trazon’un en görülmesi gereken yerlerinden biri. 1200’lerde trabzon imparatoru kommenos tarafınca yaptırılmış, fatih’in burayı fethinden sonra cami olmuş. Mimari olarak dışarıdan görünüşü mükemmel, 12 köşeli çok hoş bir kubbesi var. Güney cephesi girişinde adem ile havva’nın yapıtlışının anlatıldığı kabartmalar var. Aşağıdaki fotoğrafta sağdan sola sırayla görebilirsiniz: adem ve havva yapıtldı, adem ve havva cennette, adem ve havva yasak elmayı yedi hapı yuttu, aha cennetten kovuldular, ilk katliam(habil’in kabil’i öldürmesi) vb. I·lginç olan nokta sağdan sola olması kabartmaların, sebebi bilinmiyor.Müzenin karşısında yanyana 2-3 adet hediyelik eşya yeri var, özellikle trabzon gümüşü de meşhurmuş, üç çeşitmiş: özgüır, kazaziye, telkari. Telkari mardin-midyat’ta da yapılıyor, ama kazaziye bu yöreye özgüymüş. Ilgilenirseniz size nasıl yapıldığını da anlatıyorlar. Onun haricinde hamsi şeklinde buzdolabı süsünden kemençeye kadar her şey var. Buradakileri beğenmezseniz sumela manastırı’nın orda da gümüş hariç öteki hediyelik eşyaları daha müsait fiyata bulabilirsiniz.
Türkiye’de 3 adet ayasofya müzesi vamış, istanbul, trabzon ve iznik’te. Isa’nın bilgin yönüne müsait gördükleri en güzel, efsunk kiliselere ayasofya adını verirlermiş, ben bilmiyordum, rehberimiz sağolsun. Müzekart geçiyor.Bu müze trazon’un en görülmesi gereken yerlerinden biri. 1200’lerde trabzon imparatoru kommenos tarafınca yaptırılmış, fatih’in burayı fethinden sonra cami olmuş. Mimari olarak dışarıdan görünüşü mükemmel, 12 köşeli çok hoş bir kubbesi var. Güney cephesi girişinde adem ile havva’nın yapıtlışının anlatıldığı kabartmalar var. Aşağıdaki fotoğrafta sağdan sola sırayla görebilirsiniz: adem ve havva yapıtldı, adem ve havva cennette, adem ve havva yasak elmayı yedi hapı yuttu, aha cennetten kovuldular, ilk katliam(habil’in kabil’i öldürmesi) vb. I·lginç olan nokta sağdan sola olması kabartmaların, sebebi bilinmiyor.Müzenin karşısında yanyana 2-3 adet hediyelik eşya yeri var, özellikle trabzon gümüşü de meşhurmuş, üç çeşitmiş: özgüır, kazaziye, telkari. Telkari mardin-midyat’ta da yapılıyor, ama kazaziye bu yöreye özgüymüş. Ilgilenirseniz size nasıl yapıldığını da anlatıyorlar. Onun haricinde hamsi şeklinde buzdolabı süsünden kemençeye kadar her şey var. Buradakileri beğenmezseniz sumela manastırı’nın orda da gümüş hariç öteki hediyelik eşyaları daha müsait fiyata bulabilirsiniz.
Mustafa Kemal Atatürk köşkü
Bu köşk de şayet vaktiniz varsa gezilebilir, 1-2 saatinizi alır fakat güzel bir yer, trabzon merkezde bir tepede. Bahçesi, içi çok bakımlı. 1923’ten sonrasında nüfus değişimiyle hazineye geçmiş, 24’te buraya gelen Mustafa Kemal Atatürk çok beğenmiş, ona armağan etmişler. Mustafa Kemal Atatürk burayı son olarak 1937’de ziyaret etmiş, vasiyetini burda yazmış, tüm mal varlığını hazineye bağışlama kararı almış, bu açıdan da önemli. Içeride fotoğraf çekemiyorsunuz, ikinci katta efsunk bir türkiye haritası var, ona bir göz atın derim. 1930’lu yıllarda türkiye’yi gösteriyor, Mustafa Kemal Atatürk’ün eliyle aldığı notlar var. O sırada s.S.C.B’ye sovyet toplumcu şuralar cumhuriyetleri deniyormuş, türkiye’de coğrafi yerler yokmuş, cetvelle sekize bölmüşler, istanbul, izmir, ankara, konya, sivas, malatya, erzurum ve musul yerleri oluşmuş, ilgilenenler için i·lginç.
Sumela manastiri (sümela değil, sumela)
Burayı anlatırlardı ama anlamazdım, eeee nolmuş doğrusu kayaların oraya manastır yapmışlarsa, nesi özel ki derdim, ama gerçekten görmek gerekiyormuş.önce trabzon’dan 1 saat kadar mesafedeki maçka’ya geliyorsunuz, maçka’dan 20 dakika devam eden münibüs yolculuğunda önce sadece inanılmaz varlıklı bir orman görüyorsunuz, kızıl ağaçları seyrediyorsunuz, kendi kendinize nerde bu ya diyorsunuz, sonrasında birden karşınıza çıkıyor:bir an önce varmak istiyorsunuz bu manzarayı görür görmez. Ayrıca belli bir yerden sonrasında yürüyerek çok dik bir patikayla da çıkabiliyorsunuz, minibüslerle de gidebiliyorsunuz. Minibüsle indikten sonra da 10 dakika kadar yürüyüp bir sürü merdiven çıkacaksınız, fakat değecek, beğenmeyenler, bu muymuş, ürgüp daha güzel diyenler saçmalamasın lütfen.Aslolan adı panaghia tou melas’mış, melas yunancada karanlık demekmiş. Melas sumela oluyor zaman içinde. Ilk hristiyan kavimlerinin romalı askerlerden kacmak icin yaptiklari tapinma mekanlarindan biriymiş. 400’lü yıllardan beri var, sonrasında yenilenmiş, freskler eklenmiş fakat tam 1600 yıllık bir ibadethaneden bahsediyoruz, inanabiliyor musunuz? Tabi 400’lü yıllardan kalmasıyla ilgili ilmi veri yok, bugün ayakta bulunan kalıntılar en erken 13-14 yüzyıllara ait, ama ben tekrar de diğerine inanmak isterim.Manastırın bulunduğu yere yapılmasının nedeni yukarıdaki kayalardan damlayan şifalı suymuş ki bu su ile vaftiz yapılırmış. Hala o şifalı suyun damladığını görebiliyorsunuz.(ayazma)1150 metrede, altındere ulusal parkı arasında, yanında meryem ana deresi var, bölgeye meryem ana da deniyor.Birkaç yıl önce meydana getirilen restorasyonun manastırı çirkinleştirdiğini, kayalara resmen badana yapıldığı, kayaların renkleri ile taşların renklerinin uyumsuz bulunduğunu, kiremit çatıların çok çirkin olduğunu makaleyorlar. Aleniçası ben önceki halini görmediğim için yorum yapamıyorum, fakat bu haliyle bile huzur verici ve büyüleyici.Içerisinde biroldukca değerli fresk ve yapı barındırıyor. Bu freskler 18. Asır başlarından itibaren üç ayrı devirde meydana getirilen üç katman olarak görülüyor. Doğal olarak yukarıda da görebileceğiniz benzer biçimde tahribat kasıtlı olarak yüzlere yapılmış, yazılan çarpıcı sözler, yazılar da ayrı bir mevzu. Fresklerde işlenen başlıca mevzular yeniden incil’den alınmış sahneler, hz. Isa ve meryem ana’nın hayatı ile alakalı tasvirler.
0 yorum:
Yorum Gönder